Kelime Defteri adlı Nazan Bekiroğlu'nun deneme türünde olan eserinden sizlere özetlediğim birkaç sayfayı atıyorum. Ders: Edebi Metinlerle Türkçe Öğretimi Kitap İncelemesi ( Yazıların tamamı bana aittir.)
Yazarın
2014 yılında çıkardığı Kelime Defteri adlı deneme kitabı “Yaşantı”, “Kavram ve
Olgu”, “Yazar ve Eser”, “Metin olarak Film” ve “Ben Artık Düz Cümleler Kurmak
İstiyorum” adlı beş bölümden oluşmaktadır.
1.YAŞANTI
KELİME DEFTERİ
/13
Nazan
Bekiroğlu’nun bütün sınıfla beraber ilkokul sıralarındayken Türkçe dersinde
öğretmenlerinin yönlendirmesiyle birlikte karşılaştıkları yeni kelimeleri kendi
cümleleriyle yeniden tanımlayarak oluşturdukları Kelime Defter’leri vardı.
Yazarın kendisinin tanımladığı örnek kelimelerden bazıları şunlardır: Empati
“İnsan olmanın ilk şartı”, siyaset “tek masumun acı çektiği yerde bütün
geçerliliğini yitirir”, savaş “niye ki?” ,anı “her şey anın içinde donmuş
duruyor”, ağaç “varlığın en kadim tanıkları”, dağ “bizden daha eski, bizden
daha fazla bu yerli”, çay “çayı yaratan Allah’a hamd olsun, ya yaratmamış
olsaydı?”, seyahat “Evliya Çelebi gibi bir rüya görsem bende. Şefaati unutmasam
ama seyahat dilesem”, kelime “Kelime acıtır. Hacmi, dokusu, ağırlığı vardır. Tene
değer ve keser. Öldürebilir de”.
TÜYAP’TA OKUR
OLMAK/18
İstanbul’da
sonbahar Tüyap demektir. Yazar bu sefer fuar içerisine sadece bir okur olarak
girmiştir. Bu zaman zarfında sırada beklemeyi tecrübe edinen yazar, aklında
olan kitapların bir kısmının izine ulaşır. Bunların dışında Şair Nigar Hanım’ın
yaşmaklı portresiyle de karşılaşır.
TÜYAP’TA YAZAR
MASASININ ARKASINDA OLMAK: “DİLEMEK İYİDİR” /21
Nazan Bekiroğlu bu seferde yazar
masasının arkasında yerini almıştır. Okuyucularında şu özellikleri tespit
ediyor: dertliler, kasvetliler, konuşkanlar, neşeliler, göz hapsine aldıkları,
dizinin diplerine çökenler…Bununla beraber yazar da okuyucuları gibi imza
almayı dilemekle birlikte okuyucularının her birini tanımak, bilmek
istemektedir.
BU KADARCIK
KİTAPLA DA YAŞANIRMIŞ /24
Yazar, görevinde bulunduğu okulda
tadilat sebebiyle geçici odasına geçerken bazı kitaplarından ayrı düşmektedir.
Rus edebiyatı alanındaki bütün kitaplarına yeni odasındaki raflarına taşır.
Yazar, ilim kitaplarının ağırlığından kurtulduğu için kendisinin boş bir
sayfaya döndüğünü belirterek yeni bir başlangıç yaptığını söylüyor. Yazar, yeni
penceresinden seyrettiği ağaçlar, dağlar, yağmurların gelişi ve kuşlar
sebebiyle oda değişikliğinin yarattığı bu yeni duruma şükretmektedir.
TOPHANE-İ
AMİRE’DE “BÜYÜK USTALAR”
Yazar, kendisini İstanbul’da açılan
Tophane-i Amire ’deki “Büyük ustalar” sergisinde Rönesans’ın üç büyüğü sayılan
Leonardo, Michelangelo ve Raffaello’nun karşısında buluyor. Leonardo’nun “Son
Akşam Yemeği” tablosunun karşısında buluyor kendisini. Sekizgen planlı “Aynalı
Oda”da gerçeğin çok yönlü kavrayışını buluyor. Atina Okulu önünde Aristo’yu ve
Heraklit’i görüyor.
TRABZON-MACARİSTAN
HATTI
Nazan
Bekiroğlu, Trabzon ile Macaristan arasındaki bağı şöyle kurmaktadır: Kanuni
Trabzon’da doğmuş, Zigetvar’da ölmüştü çünkü. Macaristan’da zaferler
kazanmıştı. Macaristan Büyükelçisi Dr. Janos Hovari ile buluşan yazar, Şair Nigar
Hanım üzerinden konuşma yapar. Büyükelçi, yazara Eğri Yıldızları romanını,
Osmanlı’ya iltica eden iki subayın hayatını anlatan bir kitabı ve Macaristan’da
basılmış Türk Şiiri Antolojisini armağan ediyor.
İSTİKLAL HARBİ
MEKTUBU
Yazar, uzun süredir görüşmediği
arkadaşı Feray’la karşılaşıyor. Feray son sınıfta, Bekiroğlu’nun Osmanlıca
öğrenmeye çalıştığını bildiği için ona İstiklal Harbi’ne katılan subay
dedesinin cepheden eşine yazmış olduğu mektuplardan getiriyormuş. Mektupların
evin tavan arasında bulunmasının sebebiyse şehit olan kocadan izlerin Feray’ın
büyükannesine hatırlatılması istenmemesidir.
2.KAVRAM VE OLGU
MAVİ
Servet-i fünun yazarları için mavi, hayatın
siyah arka planı ortasında hayallerin timsalidir ve sığınılacak en uygun
noktadır. Arapçada mâ (su) kelimesine getirilen nisbet î’si ile oluşturulan
mâi, bütün kültürlerde ümidin, iyimserliğin, sükunetin, saflığın rengidir.
Dünyanın uzaydan görünüşü mavidir. Ana renklerden birisidir.
KIRMIZI
Dörtte üçü mavi olan dünyamızda
kırmızının yüz ölçümü dardır. Dünyanın renginin birden kırmızıya döndüğü
düşünülse kıyametin olduğu sanılır. Tehlikeler ve öfke kırmızıyla belirtilir.
Bunun dışında elma şekeri gibi olumlu örnekleri de vardır.
SİYAH
Renklerin en asili olan siyah,
renklerin yokluğudur. Kendisini farklı tonlarda tekrarlarsa kimliğini yitirerek
siyah olmaktan çıkar. Varlıkta hiçin, hesapta sıfırın renkler içindeki karşılığıdır.
Onunla boy ölçüşebilecek tek renk beyazdır.
BEYAZ FECİ DOKUNUR
İyi dileklere en çok yaklaşan renktir
beyaz. Geçmişi siler ve geleceği bizlere vaat eder. Papatya, kar, gelinlik, ana
sütü beyazdır. Açığından ya da koyusundan bahsedilmez. Acemi ressamların
kaçındığı bir renktir. Saflığın ve temizliğin rengi olarak görülse de kefenin
ve deli gömleğinin rengi beyazdır.
3.YAZAR VE ESER
ONEGİN’İN
SUÇU
Yazar, Puşkin’in romanı Yevgeni
Onegin’de, Rusya’yı Onegin karakterinin değil Tanya’nın temsil etmesi gerektiği
üzerinde durur. Eserdeki ana hareket noktası karakterlerin aşk karşısında almış
oldukları tavırlardır. Bekiroğlu’na göre Onegin’in suçu aşkı kabullenmemesi ve
samimiyetsiz oluşudur.
YARGI VE YAZGI
Yazar bu
denemesinde Onegin’in Lenski’yi öldürmesini anlatmaktadır. Onegin yurt dışına
kaçıp 6 yıl sonra geri gelmiştir. Ancak bu sefer de bir zamanlar reddettiği
Tanya’ya aşık olmuştur. Fakat bu sefer de Tanya başka birisiyle evlidir.
Kendini Tanya’nın yargısına teslim ederek onu reddetmiş olan Onegin şimdi
kendisini yazgıya teslim etmektedir.
DOSTOYEVSKİ; SİBİRYA ÖNCESİ SON MEKTUP
Tolstoy’un
Sibirya’daki hapis ve sürgün hayatını kendisinden öğrenebileceğimiz ilk
kaynaklar mektuplarıdır. Ölü Evinden Hatıralar ve Bir Yazarın Günlüğü adlı
eserlerden kurgusal kişiyi konuşturanın Tolstoy olduğunu anlıyoruz. Devrimci
Petraşevski çevresinde tutuklanarak idama mahkûm edilip sonradan çarın
bağışlamasıyla sürgüne gönderilenler arasında Dostoyevski de vardır. Sürgüne
götürülürken ise durumunun ne olacağını bilemediği için kardeşine mektup
yazmıştır.
BATIM’DA ÇEHOV VE GORKİ
Yazar
Batum’da dolaşırken bir akşamüstü gördüğü evin duvarındaki Gürcüce Anton Çehov-
Maksim Gorki yazısından hareketle içlerinden verem olan Çehov’un Gorki ile
dünya turuna çıktıkları bilgisini anlatıyor. Bu turda Çehov’un Gorki ve birkaç
arkadaşı ile gemiye binerek Kafkasya’ya geldiklerini, Gürcistan’da gezdiklerini,
Tiflis’e vardıktan sonra Batum’da kaldıkları bilgisine ulaşıyoruz.









